Boğaziçi'nde "Çağdaş Sanat" Röportaj Dizisi, 2010

ESAT CAVİT BAŞAK (Aydın, 1965)

Tuba Ayalp, tuba.ayalp@boun.edu.tr

Esat Cavit Başak, Endüstri tasarımı okumuş, klasik anlamda desen çalışan ama bir yandan da serigrafiyle, stampayla ilgilenmiştir. Esat C. Başak’ın kendi devrimi babasının iş yerindeki fotokopi makinesini keşfettiği gün başlıyor.  Kilitli bir odada duran, yağlı sistemle çalışan o makine, kısa sürede nasıl söküldüğünü, baskı aşamasında hangi numaralar çekilebildiğini keşfetmesiyle bir kapı açılıyor önünde: “Küçük bir odadan çıkmadan ciddi ciddi iş çıkarabiliyordun, aklında ne varsa boşaltıyordun.” diye ifade ediyor sanatçı bu başlangıcı. Esat C. Başak oyuncakları ve objeleri bozup onları daha değişik şekillere sokup tekrar hayata kazandırıyor ve bunu yapmasındaki sebebin de oyuncakların da değişime ihtiyacı olduğunu düşünmesi oluyor. Sanatçıyla röportajımı Non galerisinde yaptık ve röportaj boyunca sanatçının çok farklı bir insan olduğunu, olaylara, durumlara, nesnelere göründükleri gibi bakmadığını, her bir objeye yeni anlamlar yüklediğini gördüm ve bu çok ilginçti. Birçok insana göre sadece eski bir plak gibi görünen bir objeye bile Esat C. Başak farklı bir boyu getirmiş ve onu bir ocak halinde algılamayı başarmıştı. Sanatçı bir şey plastik mi, mika mı diye objeleri dişleyen, yolda yürürken durup duvarın malzemesini anlamak için parmak tıklatan neyin neyden yapıldığını anlamaya çalışan bir insan. Esat C. Başak ile Endüstriyel tasarımlarıyla ünlü ve ürünlerinin bir kaçı Budun Design’da yerini almış olan Alper Karaağaç’ı karşılaştıracak olursak birbirlerinden ayrılacak birçok özellikleri olduğunu görürüz. Esat C. Başak yarattığı ürünleri kendi içinden geldiği gibi, insanların ürettiği objeleri kullanması amacını gütmeden ortaya koymaktadır; öte yandan Alper Karaağaç yarattığı ürünleri bir amaç doğrultusunda insanların kullanması için üretmektedir. Alper Karaağaç’ın eserlerine bakıldığında daha çok milenyum çağı akla gelmektedir, tasarımları ‘jetgiller’ çizgi filminde kullanılmaya uygun objeleri andırmaktadır; fakat Esat C. Başak’ın tasarımları daha çok günlük hayatımızda yadırgamadan kullanabileceğimiz daha çok şekil olarak değil de mantık olarak şaşırtan ürünler olarak tanımlanabilir.

Tuba Ayalp: Geçtiğimiz ay “Endüstri Devrimi Bitti, biz Kazandık” adlı sergi açtınız. Bu isim biraz farklı bir isim, serginize bu adı vermenizdeki sebep nedir?

Esat Cavit Başak: “Endüstri Devrimi”nin bittiğini ve eşyaların, “şey”lerin, üretilmiş her parçanın artık özgür kaldığını söyledim. Endüstri devrimi şimdiye kadar insanları çok sıktı, bu dönem boyunca insanlar, eşyalar kendilerini hep baskı altında hissettiler, ben artık bu devrimin modasının geçtiğini düşünüyorum ve açtığım sergiye de bu adı verdim. Artık insanlar özgür!!! Eşyalar rahat, kimse eşyaları rahatsız etmiyor, objelerin arasındaki sosyal, politik bağlar ortadan kalktı, artık her şey daha çıplak görünüyor.

Tuba Ayalp: İçinizdeki sanatçı ruhu ilk ne zaman ortaya çıktı, üniversite seçiminizde içinizdeki sanatçı ruhunun bir etkisi olmuş mudur?

Esat Cavit Başak: 'Sanatçı ruhu' diye bir şeye ben pek inanmıyorum. Özel bir tanıma gerek yok galiba. Kendimi bildim bileli bir şeylerle oynar, uğraşırım. Ben hoşuma giden malzemeleri, teknikleri karıştırıp kullanarak bir durumu, bulunduğum yeri ya da etrafı nasıl gördüğümü anlatmaya çalışıyorum. Ancak bu hissettiklerimi ve yaptığım şeyleri sanatçı ruhu diye adlandırabilirim. Bu 'ruh hali' yardımcı olmuştur, evet, üniversite seçiminde. Marmara Üniversitesi’nde Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünü okudum.

Tuba Ayalp: Sanat eserlerinizi ortaya çıkarırken nelerden etkileniyorsunuz?

Esat Cavit Başak: Onlar beni buluyorlar zaten, etki karşılıklı oluyor yani. Her günümüz farklı geçiyor şu dünyada, her gün bir sürü şey yaşıyoruz, bir sürü şey hissediyoruz, bunların hepsini ben eserlerime yansıtıyorum. Zaten ben eserlerimde genel olarak hepimizin günlük hayatta kullanabileceği nesneleri kullandığım için hemen hemen her şey eserlerimi ortaya çıkarmamda yardımcı oluyor.

Tuba Ayalp: Yaptığınız sanatı ne şekilde tanımlarsınız?

Esat Cavit Başak: Geçici. Değişen evrenin değişen çocuklarıyız! Sanat da gün be gün değişiyor, yeni bakış açıları, yeni teknikler geliyor her geçen gün. O yüzden ben yaptığım sanatı geçici olarak tanımlıyorum ve bunu söyleyebiliyorum. Yaptığım işler gün gelecek önemini yitirecek, yepyeni şeyler yapılacak benim eserlerim üzerine.

Tuba Ayalp: Gelmeden hakkınızda biraz araştırma yaptım ve geçtiğimiz yıllarda açtığınız bir “Tehlikeli İşler” sergisinde kendiniz sergiye saatler kala polise sergi mekânında bomba olduğunu ihbar etmişsiniz, bunu yapmanızdaki sebep nedir? Gerçeklik mi katmak istediniz?

Esat Cavit Başak: 'Gerçeklik katmak' değildi derdim. “Tehlikeli İşler” kavramından benim ne anladığım üzerineydi. Herkesin tehlikeden anladığı şey farklıdır. Kimi köpek görünce tehlikede hisseder kendini, kimine göre gece geç saatlerde dışarıda olmak tehlikelidir. Ben tehlikeden bunu anlıyorum ve “Tehlikeli İşler” adlı sergimde de bunu insanlara göstermek istedim, tehlike asıl budur demek istedim.

Tuba Ayalp: Bundan sonra bu yaptıklarınıza farklı olarak yapmak istediğiniz projeler var mı?

Esat Cavit Başak: Var elbette; ama bunları tam olarak belirlemedim zihnimde. Net değil hiçbir projem. Fakat sürekli bu şekilde, aynı işleri yaparak devam etmeyeceğim. Yenilik katmam gerek kendime, değişiklikler yapmalıyım sanatımda ki kendimi huzurlu ve işe yarar hissedeyim.

Tuba Ayalp: İçinde karikatürlerin, fotoğrafların, resimlerinizin olduğu defterler tutuyorsunuz, eserlerinizi defterlerde tutmaktaki amacınız nedir?

Esat Cavit Başak: Defterleri günlük olarak tutuyorum, yok başka bir amacı. 1995 yılından beri hiç ara vermeden bu günlükleri tutuyorum. Yaşadıklarımı, özellikle sanatımla ilgili olanları defterlere yazıyorum. Nereye gitsem o yerin özelliklerini orada neler yaşadıklarımı, orda çekinilmiş fotoğraflarımı koyuyorum. O defterler benim birikimlerim, beni gerçek yapan şeylerin kanıtları. Defterlere karikatürlerimi, fotoğraflarımı, resimlerimi koyuyorum ki her daim onlarla birlikte olabileyim, her daim onları yakımda hissedebileyim. Bu duygu benim hoşuma gidiyor.

Tuba Ayalp: Yaptığınız bir takım endüstri ürünlerini GDO olarak tanımlamışsınız bloğunuzda, bu ismi vermenizdeki sebep nedir?

Esat Cavit Başak: “Geri Dönüştürülmüş Oyuncaklar”, “Geri Dönüştürülmüş Objeler” olarak.
Ben oyuncakları, objeleri bozup onlara yeni özellikler yükleyerek tekrar yapıyorum ve bunları da GDO olarak tanımlıyorum.

Tuba Ayalp: Sanata ilk başladığınızda, etkilendiğiniz sanatçılar olmuş mudur?

Esat Cavit Başak: Yok öyle bir durum. Var şimdilerde, var sevdiğim insanlar ama daha önce sanata başlamadan önce etkilendiğim sanatçılar olmadı, ben kendi işimi kendi içimden geldiği gibi yapıyorum, kimse beni yönlendirmiyor ya da kimseden etkilenmiyorum.

Tuba Ayalp: Bundan sonraki sanata dair planlarınız nelerdir?

Esat Cavit Başak: Aslında tüm bu sorulara cevap vermek yorucu. Böyle geriye dönük anlatılarla ifade edebileceğim bir durum yok galiba. Bu yazıyla tüm duygu ve düşüncelerimi anlatmak isterim sadece ben: